UNUTULAN KAVRAM: MAHREMİYET
Sözlük anlamına baktığımızda; alenen açıklanmayan, gösterilmeyen, gizli, saklı gibi tanımlarla karşılaşırız. Halk arasında bilinirliği neredeyse yüzde yüz denilebilecek bir kavramdır. Ama işin içerisine dijital dünya girince de ilk unutulan, hiç akla gelmeyen bir kavram olmuştur. Anayasa başta olmak üzere tüm kanunlar mahremiyeti koruma çabasındadır. Sırf bu maksatla Anayasanın 20. Maddesinde “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. İşte bu derece önemlidir mahremiyet.
Böylesi önemli bir konunun ihlali cezalandırılmadan olmaz tabi ki. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı 9. Bölümde bu alandaki ihlaller ile ilgili suçları düzenlemektedir. Tam 9 adet kanun maddesi bulunmaktadır bu hassas konuyla ilgili. 134. Madde ise “Özel hayatın gizliliğini ihlal” ismiyle en can alıcı kanun maddesidir:
Madde 134- (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.
Görüldüğü üzere kanun koyucu mahremiyet konusunda son derece hassas ve koruyucu bir role sahiptir. Hatta bu kadarla da yetinilmemiş 2016 yılında 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hazırlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylece mahremiyet konusu vatandaşların kişisel verileri konusunda daha da önemli bir hale gelmiştir.
Yasa koyucunun çok önem gösterdiği bir alan olan mahremiyet hayatın dijitalleşmesi ile birlikte birden unutulan ve değersizleşen bir kavram halini almıştır. Çünkü yasa koyucu ne yaparsa yapsın mahremiyetini koruması gereken kişi bu konuya ilgi göstermez ve umursamazsa yapabileceği bir şey yoktur. Mahremiyetin teknoloji ile birlikte evrilip Dijital Mahremiyete dönüşmesi ve sonrasında ise bir türlü tam anlamıyla korunamaması tüm dikkati yeni teknolojilere çekmiştir. Özellikle sosyal ağlarda hoyratça ortaya serilen özel hayatlar sonrası Mahremiyet kavramı tekrar tartışılır olmaya başlamıştır.
Her ne kadar yapay zekâ destekli algoritmalar ile her türlü sahte resim ve videonun oluşturması için sadece bir kare fotoğrafın bile yeterli geldiği defalarca anlatılsa da Sosyal Ağların o büyülü tuzağı “Beğenilme” karşısında bir başarı sağlanamamıştır. Birçok ülke tarafından Bağımlılık kategorisine alınıp tedavi kapsamında çalışmalar başlatılan Sosyal Medya bağımlılığı artık bir sağlık sorunu halini almıştır. Tüm gün boyunca insanların mobil cihazlarına dokunma hissi taşıması bu bağımlılığın ne derecede olduğunu göstermek için yeterlidir. Her geçen gün daha çok zaman geçirilen sosyal ağlar karşısında Dijital Mahremiyetin esamesi bile okunmazken yasa koyucunun kişilere rağmen kişilerin mahremiyetini koruma çabası devam etmektedir. Bunun en güzel uluslararası örneği ise Avrupa Parlamentosu tarafından Dijital Bağımlılığın Önlenmesine yönelik çabaların 12 Aralık 2023 tarihinde kabul edilmesidir.