Gelişen teknoloji ile birlikte akıllı telefonlara ve diğer bilişim cihazlarına eğlenceli olarak gördüğümüz yazılımlar dolmaya başladı. Son günlerde bilişim cihazlarında çokça kullanılan bu yazılımlar yapay zeka destekli görüntü işleme yazılımları. Özellikle akıllı telefonların yazılım yüklediği playstore ve apple store platformlarında bu tür programların bir çok örneğini görebiliyoruz. Nedir bu eğlenceli gözüken yazılımlar?
Bu tür yazılımların bir türü olan ve kullanıcının kendi fotoğrafını çekmesini ya da mevcut bir vesikalık resmini isteyen makyaj programlarından bahsedelim. Kullanıcı yazılımı kullanırken önce fotoğrafını çeker ve bu fotoğrafta yazılımın değişiklikler yapmasını ister. Saçlar renk değiştirir, sakal eklenir, bıyık modelleri denenir ve bunun gibi resim üzerinde birçok değişiklik yapılır. Yazılım bu değişiklikleri yaparken fotoğrafı sayısal olarak kullanır. Fotoğrafın biyometrik özelliklerini çıkarır. Bu işlemlerden sonra yazılım artık sizin fotoğrafınız üzerinde istenilen değişiklikleri yapar. Fotoğrafın tüm özellikleri yazılım tarafından alınmıştır. Bu tür programların en ilkelidir bu bahsettiğimiz yazılımlar.
Yazılım teknolojisin ilerlemesi ile birlikte yıllar önce saatler süren resim işleme gibi büyük işlemci gücü isteyen bu tür düzenlemeler artık bir kaç dakikada yapılabilme imkanına kavuşmuştur. Teknolojinin verdiği işlem gücü algoritmalardaki ilerlemeyle birleşince ortaya şaşırtıcı teknolojik yazılımlar çıkmaya başladı. Tabiki bilim için çok faydalı olan bu yazılımlar kötü niyetli kişilerin elinde farklı silahlara dönüşmeye başladılar. İşte bizim ilgi alanımız da siber saldırganların yeni silahlarından olan DeepFake.
DeepFake; Deep Learning (Derin Öğrenme) ve Fake (Sahte) kelimelerinin birleşimiyle oluşturulmuş ve Türkçe olarak Derin sahtecilik denilen bir yazılım ortamı. Peki bu yazılımı bu kadar tehlikeli yapan ne? Sosyal Medyada tamamen iyi niyetle paylaştığınız resimlerin kötü niyetli kişiler tarafından toparlanıp bu tür bir yazılım ile bir videoya dönüştürülüp sizi küçük düşürecek paylaşımlarla karşılaşmanıza neden olabilir. Peki bu nasıl oluyor. Olayın biraz teknik kısmına bakmamız lazım.
Derin öğrenme nedir? Derin öğrenme bir veya daha fazla katman içeren yapay sinir ağları bunun gibi makine öğrenme algoritmalarını kapsayan bir ortamdır. Bu ortamda algortima kendisine verilen veriler ile yeni veriler elde eder. Bir müddet sonra elde edilen verilerdeki sapmalar azalır. Neredeyse girdiye aynen benzer çıktılar oluşmaya başlar.
Deepfake, Generative Adversarial Networks, türkçesi Üretken Çekişmeli Ağlar olan bir algoritma kullanıyor. Bu bir algoritma seti. Çalışma sistemi basit olarak şöyle; Algoritma iki kısımdan oluşuyor. İlk kısım bir resim üretiyor. Ürettiği resmi ikinci kısıma gönderiyor. İkinci kısım ise elindeki mevcut gerçek resim ile üretilen resmi karşılaştırıp resmi üreten birinci kısma yaptığı karşılaştırma sonucu ile ilgili bilgi gönderiyor. İlk kısım bu geri besleme ile yeniden bir resim üretiyor ve ikinci kısma gönderiyor. Bu döngü ile birinci kısım gerçek resme mükemmel benzerlikte resim üretmeye başlıyor. Biliyoruz ki resimlerin saniyede 30-60 tanesi hızlıca oynatılırsa yani gösterilirse ortaya hareketli resim dediğmiz video çıkıyor. İşte böylece sahte olarak üretilmiş resim ve videolar ortaya çıkmış oluyor. Yapay zeka ve yapay sinir ağları destekli makine öğrenmesi algoritması olan Generative Adversarial Networks basitçe bu şekilde çalışıyor.
Peki bu algortimanın neler yapabileceğine bir bakalım:
- Bu algoritmaya bir çok köpek resmi verisi girdisi yapıp hiç olmayan bir köpek resmi elde edebiliriz.
- Bugüne kadar mevcut olan resimlerimizi girdi olarak verdiğimizde bizim için hiç çektirmediğimiz bir resim oluşturabilir.
- Bir tasarımcı yapmış olduğu tasarımları algoritmaya girdi yaparsa çok farklı tasarımlara kavuşabilir.
Gördüğünüz gibi bu algoritma setinin yapabilecekleri hayal gücümüz ile sınırlı şimdilik. Peki bizi korkutan tarafı ne? Bu algoritma setinin kabiliyetleri çalıştığı veri seti ile birlikte çeşitleniyor. Bazen bu veri seti resim verileri olabildiği gibi bazen de ses verisi olabiliyor. Sayısal olan tüm veriler bu algoritmanın eğitilmesinde kullanılabiliyor. İşte en korktuğumuz bölüme geliyoruz.
Hiç söylemediğimiz kelimeleri söylemiş ve hiç olmadığımız yerde olmadığımız şekilde videolarımız olabiliyor. Özellikle toplumca tanınmış kişilerin söylemedikleri sözleri onların sesleriyle gerçeğinden ayırt edilemeyecek kadar gerçekçi olarak duyabiliriz. Çok tanınmış bir kişinin sahte porno filmini kötü niyetli kişiler tarafından internet ortamında dağıtılmış olarak görebiliriz. Mahkeme salonlarında delil niteliği taşıyan ses ve görüntü kayıtlarının gerçekliğinden şüphe etmeye başlayabiliriz. Öyle bir an gelirki artık internet ortamındaki tüm video,ses ve resimlerin gerçekliği sorgulanır olur. Gelişen teknoloji ile birlikte biraz önce bahsettiğimiz deepfake yazılımının kullandığı algoritma setleri her geçen gün gerçekliğe daha çok yaklaşıyor. Bu tür sahte delillerin nasıl etkileri olduğunu kumpas davaları denilen utanç davalarında gördük. Atılmamış imzalar atılmış gösterilirken oluşturulmamış dosyalar oluşturulmuş olarak gösterildi. Mahkemelerdeki güçlü delillerin gerçekliğinin sorgulanır hale gelmesinin sonuçları korkunç olacaktır.
Peki hukuk bu büyük problem karşısında sessizmi kalacak? Tabi ki hayır. Bu konuda ilkler Amerika Birleşik Devletleri Adalet Sisteminde yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. 20 Aralık 2019’da Başkan Trump, ülkenin “deepfakes” ile ilgili ilk federal yasasını imzaladı. Yasanın konusunu “Makine tarafından sahte olarak üretilmiş medya” ve “makine tarafından oluşturulan metin” oluşturuyor. Amerika Birleşik Devletleri bu tehlikeyi gerçekten ciddiye alıyor. Bu konuyu bir ulusal güvenlik ve istihbarat sorunu olarak algılıyor. Özellikle bu tür yazılımların bir siber saldırı aracı olarak kullanılabilmesi endişesi ile siber ortamda kendisine rakip olabilecek Rusya ve Çin gibi ülkelerin deepfake konusundaki teknolojik yeterliklerini ve kabiliyetlerini araştırmak üzere ABD İstihabarat Topluluğuna görev veriyor. ABD ulusal çıkarlarına karşı bu tür yazılımların ne tür zararlar oluşturabileceği konusunda çalışmalar yapıyor. Bu tür yazılımlar ile oluşturulmuş sahte medya ve diğer dokümanlara karşı yazılımlar geliştirilmesi için çalışmalar başlatıyor.
Her ne kadar deepfake ABD istihbarat birimleri tarafından ulusal çıkarlara karşı bir tehdit olarak algılansa da bugüne kadar genelde sahte pornografi üretilmesi alanında kullanıldığı görüldü. İlk kez 2017 yılında Reddit adlı bir sitede ünlü oyuncuların yüzlerini porno videolarına yerleştirmek için kullanıldığı tespit edildi. Dünyaca tanınmış aktör veya aktrisin yüzlerine deepfake teknolojisi uygulanarak zaten var olan bir pornografik yayını değiştirerek oluşturulan bir tür sahte porno olan Deepfake pornografisi kavramı ortaya çıktı. Bu olay o kadar çoğaldı ki yapılan araştırma sonuçlarında internette mevcut sahte medyanın %96’sının deepfake pornografisi olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle ABD’de bazı eyaletler bu konuda önlem alma zorunluluğu hissetti.
ABD’nin 2019 yılında ulusal yasaya ek olarak bazı eyaletler kendi yasalarını çıkardı. Bu yasalarla deepfake kullanılarak medya oluşturarark bunu kötü niyetli kullanmak suç haline getirildi. Virginia, ülkede rıza dışı deepfake ile oluşturulan pornografinin dağıtımına cezai yaptırım uygulayan ilk eyalet oldu. Virginia, 1 Temmuz 2019’da yürürlüğe giren yasa ile, rıza dışı deepfake ile oluşturulan müstehcen görüntülerin ve videoların dağıtımını 1. Sınıf kabahat haline getirdi ve bir yıla kadar hapis ve 2.500 ABD Doları para cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi. 1 Eylül 2019’da Teksas, Siyaset alanında adaylara zarar vermeyi veya seçimleri etkilemeyi amaçlayan deepfake kullanılarak oluşturulan videoların oluşturulmasını ve dağıtılmasını yasaklayan ülkedeki ilk eyalet oldu. Teksas yasası, deepfake ile oluşturulmuş geröek olmayan medyayı oluşturan, yayınlanmasına veya dağıtılmasına yardımcı olan kişilerin eyalet hapishanesinde bir yıla kadar hapis ve 4.000 ABD Doları para cezasıyla cezalandırmaktadır. California ise Ekim 2019’da, rıza dışı deepfake ile oluşturulmuş pornografi medyalarının kurbanlarının toplu olarak tazminat davası açmasına izin verdi.
Yukarıda deepfake ile yapılabilecek sahtekarlıkların sadece bir kısmından bahsedebildik. Özellikle video ve ses sahtekarlıklarını düşündüğümüzde bir çok farklı senaryo ile karşılaşma ihtimalimiz olduğunu görüyoruz. İnternet ortamının kamu görevlileri tarafından da sıkça ve etkin olarak kullanıldığını düşündüğümüzde bir yetkilinin çok önemli bir konuda açıklama yaptığı ama deepfake ile oluşturulmuş sahte bir videosunu izleyen insanların ne düşünebileceğini hayal ettiğimizde mevcut tehlikenin büyüklüğü hakkında bir fikre sahip olabiliyoruz. İşte böylesi farklı tehditlere neden olan bu yeni teknoloji karşısında ne yapabiliriz. Özellikle biz hukukçular olarak neler yapabiliriz.
Görüldüğü üzere ABD deepfake tehlikesi karşısında bir takım hukuki önlemler aldı ve almaya devam ediyor. Peki biz bu tehlike karşısında ne yapıyoruz.5237 sayılı Türk Ceza Kanununun sahte içerikli görüntü, video veya haber üretilmesini özel olarak suç haline getiren bir düzenlemeye sahip olmadığını biliyoruz. Fakat deepfake videolarının konusu olan ses ve görüntü bir kişisel veridir. Bu bağlamda düşündüğümüzde kişisel verilerin korunmasına ilişkin suçlar aklımıza gelebilir.
Türk Ceza Kanununun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar bölümünde yer alan 135. maddesinde “kişisel verilerin kaydedilmesi suçu”, 136. maddesinde “kişisel verilerin hukuka aykırı olarak verilmesi veya ele geçirilmesi suçu” ve 138. maddesinde “kişisel verileri yok etme” eylemleri suç olarak düzenlenmiştir. Bu durumda eğer bir kişinin daha önce sosyal medya veya herkesin erişebileceği başka bir platformada yayınlanmış bir görüntüsü rızası olmaksızın deepfake teknolojisiyle değiştirilerek bir video içeriğine veya deepfake porno içeriğine yerleştirilirse; TCK madde 136 gereği kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu söz konusu olabilir. Fakat kişinin daha önce sosyal medya veya herkesin ulaşabileceği bir ortamda hiç yayınlanmamış bir görüntüsü rızası dışında deepfake teknolojisiyle değiştirilerek bir video içeriğine veya deepfake porno içeriğine yerleştirilirse; bu durumda TCK madde 134 gereği özel hayatın gizliliğini ihlal suçu oluşacaktır. Deepfake pornografisinde mağdur edilen eğer çocuksa, TCK madde 226’da düzenlenen müstehcenlik suçu oluşabilecektir.
Bununla birlikte, oluşturulan sahte video içeriğiyle bir kişi aşağılanıyor, küçük düşürülüyor ve onur ve şerefi ihlal ediliyorsa TCK 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçu oluşmaktadır. Sahte içerikler ile kişi tehdit ediliyorsa TCK madde 106 gereği tehdit suçu oluşacaktır. Siber saldırgan deepfake teknolojisi kullanarak oluşturduğu medyalarda kullandığı verilere Bilişim sistemlerine hukuka aykırı şekilde erişerek sahip olduysa TCK’nın Bilişim Suçları bölümündeki suçları işlemiş olacaktır.
Tüm bu bilgiler ışığında Türk Ceza Kanununda teknolojik ilerlemenin kaçınılmaz sonucu olan bu yeni tip suç ile ilgili özel bir kanunun bulunmadığını söyleyebiliriz. Her ne kadar deepfake ile sahte olarak oluşturulan medya ile ilgili kişisel verilerin güvenliği ve özel hayatın gizliliği kapsamında suçlar ile ilişkilendirme yapılabilse de yetersiz olduğu açıktır. Bu tür bir teknoloji ile oluşturulan videoların ve ses kayıtlarının oluşturabileceği yıkıcı etkileri düşündüğümüzde mevcut düzenlemelerin yeterliliği sorgulanmaktadır. Özellikle deepfake teknolojisi ile oluşturulan pornografik görüntülerin aile içi cinayetlere veya intiharlara sebep olabileceği içinde yaşadığımız toplumun hassasiyeti göz önüne alındığında aşikardır. Bu tür siber saldırılar sadece bir tek hukuki değere saldırmamaktadır. Dikkatli düşünüldüğünde özel hayatın gizliliği, kişisel verilerin güvenliği, cinsel dokunulmazlık, insan haysiyeti ve onuru gibi birden fazla hukuki değeri birlikte ihlal edilmektedir. Ayrıca internetin yaygınlığı ve ülkemizdeki sosyal medya kullanım oranı da dikkate alındığında sahte olarak oluşturulan medyanın yayılma hızı ve yayılma alanı tahmin edilemez olacaktır. Deepfake ile oluşturulan medyanın sadece Kişisel Verileri Koruma Kanunu kapsamında değerlendirilmesi, deepfake kullanılarak yaplan siber saldırının tüm bu etkileri düşünüldüğünde yetersiz kalacaktır. Gelişen teknolojinin hızına uygun kanunlar çıkartılması artık bir gereklilikten zorunluluğa doğru evrilmektedir.
Henüz mevcut kanunlar ile bu tür siber saldırılara karşı mücadele etmek zorunda olduğumuz bu günlerde siber saldırganların işini kolaylaştırmamamız gerekiyor. Öncelikle bizim verilerimize kolayca erişmemeliler. Özellikle sosyal medya paylaşımlarımızı genele açmamalıyız. Sosyal medyada paylaştığımız her türlü medyayı sadece bilmesi gereken prensibi ile paylaşmalıyız. Bir kez internette paylaştığımız bir verimizin bir daha silinmediğini unatmamalıyız. Verilerimiz bizim kişisel bilgilerimizdir. Nasıl özel bilgilerimizi herkesle paylaşmıyorsak yüzümüzün biyometrik değerleri de özeldir ve bu değerleri de herkesle paylaşmamamız gerekir. Şunu unutmayalım ki bizim önemsemediklerimiz birilerinin ısrarla aradıklarıdır. Artık dünyadaki istihbarat örgütlerinin bilgi kaynağı %80 oranında açık kaynak istihbaratı dediğimiz internet ve diğer açık medya ortamlarıdır.
Teknolojinin kötü yüzünü görmemek için önce kendimizi kendimiz korumalıyız. Gereğinden fazla verilen her bilgi bize zarar verebilir. Nasıl evimizdeki fotoğraf albümümüzü sokakta sergilemiyorsak, Sosyal Medya ortamında da aynı hassasiyeti göstermeliyiz.